24 Nisan 2014 Perşembe

Penceremin karşısındaki çam ağacı

Hani bir insana benzetseniz, bakıp bakıp seyre dalacağınız bir çam ağacı. Göz kararıyla boyu 27-28 metre. Dalları aşağıdan yukarı doğru kısalan ve darlaşan bir yapıya sahip. Hani resim defterlerine çizdiğimiz uzun, filinta gibi çam ağaçları var ya.

Hah ondan!

Akşamları odama kadar uzanan zarif dalları, gecenin serin havasını odama buyur ederken; sallanan dal sesleri de yer yer bir filme fon sesi; yer yer de okumalarım sırasında bir nokta, bir ünlem kadar yerli yerinde.

Bazen mahallenin veletleri çam ağacına yumup, saklambaç oynuyorlar. Sobelenen hırsını çam ağacını tekmeleyerek alıyor. He ağaca bir şey olduğu yok; ama tekmelemesinler istiyorum. “Lann” diye bağırıyorum, camdan “Tamam yeea Yasin Abi” diyorlar. Yağmur yağınca sevgili çam ağacının altında bekleyip bir sigara içip eve geçiyorum. Sigara içmeme kızıyor. Sinirli sinirli dallarını oynatıyor. Söndürüp eve gidiyorum. Bahçeye ektiğimiz 4 yeni çam ağacını kolaçan ediyorum. “İnşallah büyünce senin gibi olurlar” diyorum. Bi tanesine üzülüyorum, hafiften sararıyor.

Çok ıslanınca eve gidiyorum. Camı açıp derin bir nefes alasım geliyor. Pencereye yaklaşıyorum. 25 metrekilik zarif çam ağacı, şımarıklığa veriyor. Dallarında biriktirdiği su damlalarını, gerilip gerilip bazen ben tam pencereden "Oh be toprak kokusu" derken yüzüme fırlatıyor.  Gülüp, teşekkür ediyorum.

Sonra uyuyorum.

Sabah 7.30’da evden çıkıp bizim olmayan karşı komşunun o zarif çamının ara sokağa savurduğu ne kadar hava varsa ciğerlerime yüklüyorum.

“Akşam görüşürüz sevgili çam ağacı” diyorum...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...